Derneğimiz, gün içinde atılan adımları bağışa dönüştüren sağlık ve sağduyu uygulaması Help Steps’te yer almaya başladı!
Artık gün içinde atılan adımlarla derneğimize maddi destek olunabilecek. Tek yapmanız gereken Help Steps uygulamasını ücretsiz olarak indirmek ve her gün, gün içinde attığınız adımları uygulamanın para birimi olan HS’ye dönüştürerek adımlarınızı uygulama içinden derneğimize bağışlamak.
Detaylı bilgileri Help Steps sosyal medya hesaplarından öğrenebilirsiniz.
#iyiliğedönüşenadımlar
Hemşire ve Hasta Bakıcılar, Yatağa Bağımlı Hastalar İçin Ücretsiz Evde Bakım Hizmeti Veriyor
Hemşire ve hasta bakıcılarının, evlerde ziyaret ederek 2 saat süresince hastaların ilaçlarının düzenlenmesi, hijyenik bakımı, yara tedavileri, nefes egzersizleri gibi konularda hizmet vereceği bu etkinlik için Türkiye Alzheimer Derneği 0212 224 41 89 no’lu telefondan arayarak yaptırabilirsiniz.
Hizmetimiz ücretsizdir.
Gelişmiş ülkelerde Alzheimer hastalığı azalırken, Türkiye’de artıyor!
Ülkemizde ve dünyada yaşlı nüfus büyük bir hızla artmaya devam ediyor. Günümüzde tüm dünyada 44 milyon bunama hastası var. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2023 yılında ülkemizin 65 yaş üstü yaşlı nüfus oranının %10’un üzerine çıkacağı ve bunama hastalıklarının sıklığının büyük bir hızla artmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Bu artış trendi sürerse 2050 yılında hasta sayısının tüm dünyada 135 milyona çıkması bekleniyor. Her yıl 21 Eylül günü Dünya Alzheimer Günü olarak kabul ediliyor.
Dünya Alzheimer Günü nedeniyle 19 Eylül’de Türkiye Alzheimer Derneği bir toplantı düzenledi. Dünya Alzheimer Günü basın toplantısında Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, Türkiye ve Almanya Alzheimer Derneklerinin, Aizheimer’s Disease International (ADI) tarafından 2014’te kardeş dernek ilan edildiğini bildirerek bu işbirliği hakkında bilgi verdi. Toplantıda Alzheimer’da yeni bulunan proteinler, yaşam tarzının Alzheimer hastalığı üzerine etkisi, gelişmiş ülkelerde Alzheimer’in azalmasının olası sebepleri gibi yeni bilgilerin yanı sıra Türkiye Alzheimer Derneğinin faaliyetleri de aktarıldı.
Türkiye Alzheimer Derneği merkezinde gerçekleştirilen toplantıda Türkiye’nin de dahil olduğu 84 ülkeden üyesi olan Dünya Alzheimer Örgütü’nün (ADI) Dünya Alzheimer 2014 Raporu açıklandı.
Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, bu salgın denebilecek durum karşısında özellikle yaşlı nüfusa sahip gelişmiş ülkelerin alarma geçerek eylem planları oluşturduklarını ifade etti. 2012 yılında oluşturulan ve G8 zirvesinde de taslak olarak kabul edilen ABD Ulusal Alzheimer Planına göre 2025 yılında Alzheimer hastalığının (AH) önlenmesi ve etkili bir şekilde tedavisi hedefleniyor. Özellikle hastalık açısından risk yaratan durumların azaltılması ve koruyucu olduğu bilinen faktörlerin desteklenmesinin bu salgını azaltabilmesi bekleniyor.
Sıklık azalsa da yaşlı nüfus artıyor
Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haşmet Hanağası tüm dünyada Alzheimer ve bunama hastalarının sayısı artsa da gelişmiş ülkelerden (ABD, Almanya, Hollanda, İsveç ve İngiltere) gelen umut verici yeni verilere bakıldığında yaşlılarda bunama hastalığının görülme sıklığında geçmişe oranla azalma olduğunu ifade etti. Prof. Hanağası “Tıp dünyasında oldukça ünlü olan Framingham çalışmasında 30 yıl önceki yaşlılara göre şimdiki yaşlılar arasında yeni bunama hastası görülme sıklığında %44’e varan azalma mevcuttur. Araştırmacılar bu düşüşü eğitim düzeyinin artması, daha fazla zihinsel işlev gerektiren iş kollarının artması, hipertansiyon ve hiperkolesterolemi gibi damarsal risk faktörlerinin daha yaygın olarak kontrol altına alınması, sigara tüketiminin azalmasına bağlamaktadır. Günümüzde artan şeker hastalığı ile daha etkin mücadele ile bu oranın daha da azalması mümkün olabilir. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerdeki hastalık oranlarının düştüğüne dair henüz bir veri yoktur” şeklinde konuştu.
Alzheimer hastalığından korunma genç yaşlarda başlıyor
Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haşmet Hanağası Alzheimer hastalığından korunma hakkında şunları söyledi: “Alzheimer hastalığında genç yaştan itibaren risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin birbirleri ile yarıştığı ve orta yaşlarda risk faktörlerinin azaltılarak fiziksel ve zihinsel aktivitelerin arttırılmasının yararlı olduğu bilinmektedir. Bu yıl Dünya Alzheimer Kongresinde sunulan yeni bulgulardan birisi de orta yaşlarda daha fazla kart oyunları, dama oynayanlar ve bulmaca çözenlerin beyinlerinin daha hacimli olduğu ve bu kişilerin zihinsel yetilerinin bu aktiviteleri yapmayanlara göre daha iyi bulunduğu şeklindedir.”
Alzheimer’den korunmak için her yaşta aktif olmak gerek
“Orta yaşlarda koruyucu faktörlerin etkisi daha aşikar iken, risk altındaki yaşlılarda koruyucu faktörlerin ve risk faktörlerinin düzenlenmesinin yararlı etkisinin olup olmadığı bilinmiyordu. Bu soruya cevap olarak 2 yıl boyunca İskandinav ülkelerinde 1260 yaşlı kişi (60-77 yaş arası) ile yapılan bir çalışma, yaşlı kişilerde beslenme önlemleri, zihinsel egzersiz, sosyal aktiviteler ve kalp sağlığı önlemleri ile yaşlılardaki zihinsel gerilemenin azaltılabileceği ve bunamanın kısmen önlenebileceğini göstermiştir. Böylelikle düzenli beslenme, daha sosyal bir hayat ve zihinsel egzersizlerin hastalığa karşı etkili yöntemler olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır ve yaşlılar bu konuda yönlendirilmeli ve sağlık politikaları bu bilgiler ışığında oluşturulmalıdır.”
Ancak 90 yaşa gelirseniz hipertansiyon zararlı bir bulgu değil
Prof. Dr. Haşmet Hanağası, farklı yaşlardaki hakkında sorulara “Bu sene ortaya çıkan oldukça ilginç bulgulardan birisi de 90 yaş ve üstü bireylerde tansiyon yüksekliğinin koruyucu bir faktör olduğunun saptanmasıdır. Oysa orta yaş ve 90 yaş altındaki kişilerde tansiyon yüksekliği Alzheimer hastalığı açısından ciddi bir risk faktörüdür. Bu ilginç bulgu her yaşta risk faktörlerinin değiştiğini ve dinamik olduğunu göstermektedir. Bu dinamik duruma bir diğer örnek de Mayo Clinic tarafından yapılan çalışmalarda orta yaşlarda (50-65 yaş) yapılan fiziksel aktivitenin Alzheimer hastalığı açısından koruyucu olmasına karşın 70 yaş ve üstü kişilerde fiziksel aktivitenin koruyuculuğu konusunda bazı şüphelerin olmasıdır. Güncel bilgiler ışığında orta yaşlarda tempolu yürüyüşler gibi fiziksel aktiviteler özendirilmelidir” diye cevap verdi.
Alzheimer hastalığının erken tanısı için araştırmalar hızla sürüyor: Yöntemler deneysel de olsa umut vaat ediyor
Alzheimer tanısının nasıl konduğuna dair bilgi veren Doç. Dr. Başar Bilgiç “Hastalığı tanımak günümüzde artık daha kolay hale geldi” diyerek tanı yöntemlerini sıraladı: “Gerek pozitron emisyon tomografisi gerekse de beyin omurilik sıvı analizi ile henüz hastalığa ait şikayetler başlamadan tanı konulabilmekte ve risk belirlenebilmektedir. Beyinde biriken iki protein olan amiloid ve tau proteinleri artık görüntüleme yöntemleri ile gösterilebilir hale gelmiştir ama bu yöntemlerin yaygınlaşması teknik sorunlardan dolayı oldukça zordur ve bu yöntemler pahalı yöntemlerdir. Bu amaçla çok daha kolay uygulanabilir biyolojik belirteçlere ihtiyaç vardır. Göz birebir beyinle bağlantılı bir organ olduğundan beyindeki değişimler sıklıkla kendini gözde de göstermektedir. Bu hastalıkta beyinde biriken beta-amiloid isimli maddenin son yıllarda gözde retina katmanı ve lens içinde de biriktiği saptanmıştır ve basit bir şekilde gözde bu maddenin birikimi gösterilerek hastalığın tanısının yapılabileceği öne sürülmüştür. Gözdeki bu birikim zamanla artış göstermektedir. Bu yöntem rüştünü daha fazla ispatladığında hem tanı hem de takip amaçlı olarak kullanılabilir. Benzer şekilde Alzheimer hastalarında hastalıktan önce koku alma bozukluğu belirmektedir ve koku alma yeteneği beyin hacmi ile birebir ilişki göstermektedir ve hastalık ile beraber zihinsel yıkıma paralel şekilde koku alma yeteneği de azalmaktadır. Böylelikle koku testleri ile riskli bireylerin belirlenebileceği ve hastalık takibinde kullanılabileceği öne sürülmüştür”.
Alzheimer hastalığında yeni bir protein bulundu
Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç “Alzheimer hastalığında beyinde biriken iki önemli protein amiloid ve tau proteinleridir. Bu yıl ortaya konan önemli bilgilerden birisi de hastalarda bu iki protein dışında bir üçüncü protein olan TDP-43 isimli proteinin beyinde biriktiği ve zihinsel fonksiyonlar ve beyin hacmi ile ilişkili olduğudur. Tedavi girişimlerinde bu proteinin de beyinden temizlenmesi yeni ve etkili bir strateji olabilir” dedi.
‘Alzheimer ile Yaşamak’
Koç Üniversitesi Psikoloji Kulübü ve Üniversitenin rehberlik birimi KURES işbirliği ile düzenlenen “Mental Health Awareness Week” kapsamında akıl ve ruh sağlığı kavramı ile ilgili seminerler, workshoplar ve etkinlikler yapılmıştır. Psikoloji Kulübünün, “Mental Health Awareness” haftasını düzenlemelerinin amacı insanlarda akıl ve ruh sağlığı konusunda farkındalık yaratmak ve bu sayede kişilerin bu konu çerçevesindeki ön yargılarını ve yanlış bilgilerini sarsmaktır. Bu nedenle düzenledikleri seminer ve workshoplardan birinde de, insanları Alzheimer Hastalığı hakkında bilgilendirmek üzere Türkiye Alzheimer Derneği’ni davet etmişlerdir.
22 Nisan Çarşamba günü saat 17:30 da gerçekleşen “Alzheimer ile Yaşamak”
konu başlıklı seminerde, Dernek Genel Sekreterimiz Füsun Kocaman Alzheimer Hastalığı hakkında doğru bilinen yanlışları, dünyadaki ve gelecekte beklenen hasta sayılarını, artış nedenlerini, korunma yöntemlerini, hastaların nereden nasıl yardım alabileceklerini, Alzheimer Hasta ve yakınlarının sosyal ve yasal haklarını anlatmış ve Dernek faaliyetleri ile Alzheimer hastaları için kurduğumuz Gündüz Yaşam Evimiz hakkında bilgi vermiştir.
Aynı seminerde, bir hasta yakını olan Canset Babür, bu hastalıkla savaşmanın nasıl bir şey olduğu, bakan kişinin nasıl tükenmişliğe sürüklendiği ve hastalarının bakımının nasıl yapıldığı gibi konuları, kendi deneyimleri üzerinden dinleyicilere aktarmıştır.
9 Mayıs Cumartesi günü düzenlenecek Koç Üniversitesi Psikoloji Günleri’nde Derneğimiz, etkinliğe katılanları Alzheimer Hastalığı konusunda bilgi vermek üzere stand açmaya davet edilmiştir.
Demans nasıl geciktirilir
Almanya’nın başkenti Berlin’deki Şehitlik Camisi’nde düzenlenen toplantıyla; demans hastalığının çeşitleri, belirtileri, alınacak önlemler, hasta yakınlarına yönelik mali ve hukuki tavsiyeler ele alındı. Toplantıya Türk ve Alman uzmanlar katıldı. Türkiye’den konuşmacı olarak katılan İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, “Yaşlanınca unutmak, hastalıktır” dedi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, Almanya’da yaşlanan Türk nüfusu içinde demans hastalığına yakalananların sayısının her geçen gün arttığını söyledi.
Şen, “Türk demans hastalarına Türkçe, yani kendi ana dillerinde hizmet vermek gerekir. Bu şekilde hastalara daha iyi yardımcı olunur” dedi.
Demans hastalığının belirtileri, önlemek ve geciktirmek için alınacak tedbirlerle hastalığın etkisini anlatan Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, insan ömrünün uzamasıyla birlikte bu hastalığın da daha sık ortaya çıkacağına dikkati çekti.
“Yaşlılıkta unutkanlık normal değil. Çevrenizdekiler sık sık unutuyorsa bu bir hastalıktır” diyen Kulaksızoğlu, şunları söyledi:
“Hastalanan kişi en son öğrendiklerini ve yaşadıklarını unutur. İlk önce öğrendikleri yani çocukluğunda ve gençliğinde elde ettiği yetenekler ve bilgiler kalır. Sonradan öğrenilen bir dil unutulur. Hastalığı önlemenin yolu beslenmeye dikkat etmekten geçer. Tuzlu ve şekerli yiyecekleri mümkün olduğu kadar uzak tutmak gerekir. Çok sık et yenmemeli. Kilolardan kurtulmalı. Yürüyüşler yapmak önemli. Farklı müzikler dinleyin. Farklı türden kitaplar okuyun. Bulmacalar çözün. Yani beyni zinde tutmalıyız. Bu önerilere dikkat edilmesi durumunda hastalık kesinlikle geciktirilir. Hatta önlemek de mümkün. Ancak hastalığın günümüzde tedavisi yok.” Berlin Brandenburg Sosyal Birlik Derneği (VdK) yöneticisi Belgin Habel de hastaların mali ve hukuki haklarıyla ilgili bilgi verdi. Habel, Berlin’deki merkezlerinde ücretsiz danışmanlık hizmeti sunduklarını ve dileyenlerin kendilerine danışmaya gelmesi çağrısında da bulundu.
Devletin fark etmediği hastalık; ALZHEiMER
Alzheimer hasta yakınının sesini duyan yok. İstanbul gibi 16 milyon nüfuslu kentte, Alzheimer hastası için bakım evi yok. 8 milyonluk Londra’da bu sayı 30’u geçiyor. Fransa ve Almanya ücretsiz danışmanlık sunuyor
Cengiz Erdil
Yeni Yüzyıl Gazetesi
TÜRKIYE Alzheimer Derneği Başkanı Prof.Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, “Devlet bu hastalık konusunda hemen hemen hiçbir şey yapmıyor. Bırakın İstanbul’u Türkiye’nin hiç bir yerinde, devlete ait bir bakım evi yok. Özel bakım evleri ve belediyelerin sağladığı 5’i geçmeyen gündüz bakım evi var. Devletin hem özel bakım evleri kurması, hem de bu hastalık konusunda eleman yetiştirmesi lazım” diyor. ‘Hükümet gibi kadındı ne hale geldi.’ ‘Dağ gibi adamdı, bak ne oldu.’ Elden ayaktan düşen, bunama hastalığına yakalanan yaşlılar için bizim insanımızın ağzından dökülen sözler böyle. Demans yani bunama, beyin hücrelerinin azalması olarak tanımlanıyor. Doğum ölüm yılları arasında açılan parantezde, bazı insanların beyin hücreleri daha çabuk ölüyor. Alzheimer, bunama hastalıklarının bir türü ama en çok sıkıntı ve dert vereni.
Yeterince tanınmıyor
Türkiye nüfusunun halen yüzde 8’i 65 yaş üzerinde. Alzheimer hastası sayısı da 400 bini aşıyor. Türkiye’de akıl sağlığı yerinde, az bakıma muhtaç diyebileceğimiz yaşlıların kalacağı Huzur evleri var. Hemen hemen her kentte bulunuyor. Ancak özel bakım gerektiren Alzheımer hastaları için devlete ait bir tane bile bakım evi yok. Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof.Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, “Devlet bu hastalık konusunda hemen hemen hiçbir şey yapmıyor. Ülke nüfusu yaşlanıyor. Kanser ve diyabet gibi bu hastalık da yaygınlaşıyor. Devletin hem özel bakım evleri kurması, hem de bu hastalık konusunda eleman yetiştirmesi lazım” diyor.
Bir hasta 10 hasta demek
Alzheimer toplumda hastalık yayan, sağlık hizmetlerine ağır faturalara yol açan bir hastalık olarak görülüyor. Çünkü pek çok hasta yakını ağır psikolojik sorunlarla yüz yüze kalıyor. Yaşlı hastanın adeta 6 aylık bir bebek gibi bakıma muhtaç olmasından kaynaklanan sorunların aşılması için profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyuluyor. Ancak Türkiye’de bu tür hastaların bakımı için personel de çok yetersiz. Devletin bunama ve Alzheimer hastaları için her türlü ilacı ve evde bakım için maddi destek sağladığını, ağır bakıma muhtaçlar için alt bezi dahi verdiğini belirten Kulaksızoğlu yapılması gerekenleri anlatırken devlete biraz kırgın; “Buraya kadar sorun yok. Ama hastalığın da henüz çaresi yok. Alzheimer, hasta yakınlarını da hasta eden bir dert. Başka toplumsal sorunlara yol açıyor. Hastalığın ilerlemesini durduracak, hastayı toplumdan koparmayacak tek unsur özel bakım yurtları ve gündüz yaşam evleri. Ayrıca bu alanda personele de acil ihtiyaç var. Sağlık Bakanlığı bir an önce plan ve projelerle bu işin üzerine düşmeli. Çünkü nüfusumuz yaşlanıyor. Önlem almakta geç kalmamalıyız. Biz ‘Şefkatli Eller’ projemizle halkı, belediye ve tüm kuruluşları bu hastalık konusunda bilgilendiriyoruz. Maddi ve manevi destek sağlamak için çaba harcıyoruz.”
Dikkat kayıp aranıyor
Alzheimer hastalarının evlerinden çıkıp kaybolmalarına ülkemizde de sık rastlanıyor. Türkiye Alzheimer Hastaları Derneği de İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile ortaklaşa kaybolma riski taşıyan Alzheimer hastalarına yönelik ‘gönüllü parmak izi verisi toplama’ uygulaması gerçekleştirdi. Böylece kaybolan Alzheimer hastalarının kolayca bulunması amaçlanıyor. Ayrıca hasta yakınları kayıp başvurusu yaptıkları andan itibaren hastanın aranmasına başlanıyor. Bu süre diğer kayıp başvurularında 24 saat sonra başlıyor.
Bir bebekten farkı yok
HÜSEYIN Beşgül, Alzheimer Derneği gönüllüsü. Annesi bu hastalığa yakalanınca dünyası değişmiş, “Önce unutkanlık başladı. Yaşlılık deyip önemsemedik. Ancak bu unutmalara bizler de dahil olunca anladık ki durum vahim. Anneme Alzheimer teşhisi kondu. Evliyim çocuklarım var. Yanımıza aldık. Bir bebek gibiydi. Annemin ikinci ve üçüncü evresi neredeyse 10 yıl sürdü. Sevgiyle ve özel bakımla uzattık hayat ipini. Beşgül, bir işletmeci ve yatırımcı maddi durumu iyi. Yani parası vardı. Annesine uzun yıllar bakabildi. Şimdi dernek aracılığıyla annesi gibi olan hastalara el uzatıyor. Kampanyalara, kermeslere destek veriyor. “Peki ya parası olmayanlar, devlet ne yapmalı“ diye soruyorum. Beşgül, şöyle yanıtlıyor; “Hastalığın tedavisi yok. İlerlemesinin durdurulmasının tek ilacı da özel bakım. Çok masraflı ve devlet mutlaka kapsamlı bir program hazırlamalı. Çünkü bu hastalık hasta yakınlarını hasta ediyor.”
Alzheimer nedir?
İLK kez 1906 yılında Alman bilim adamı Alois Alzheimer tarafından tanımlanan ve 65 yaş üstü kişilerde beyin dokularında ağır hasara neden olan alzheimer hastalığı için hala etkili bir teşhis ve tedavi yöntemi bulunmuyor. Dünyada yaklaşık 44 milyon Demans ve Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. 2050 yılına kadar bu sayının 135 milyona yükselmesi bekleniyor. Alzheimer hastalığının, temel olarak 10 belirtisi olduğu kabul ediliyor. Günlük yaşamı etkileyecek kadar unutkan olma, gündelik işleri yapamama, kelimeleri bulurken zorlanma, tarihleri ve bilinen yolları hatırlayamama, çok basit konularda bile karar vermede güçlük çekme, hesap yapamama, pratik düşünmede zorluk, eşyaların yerlerini karıştırma, ruh halinde değişiklik, karakter özelliklerinin değişmesi, insanları suçlama, sorumluluklardan kaçma Alzheimer belirtileri olarak görülüyor.
Editörün notu: Dünya’da Alzheimer
tedavisi nasıl işliyor?
TÜRKIYE çapında Alzheimer hastaları için yalnızca 5 adet bakımevi bulunurken, Dünya Alzheimer hastalığını önemsiyor. 16 milyonluk mega kent İstanbul’da 2 bakımevi hizmet verirken bu sayı 8 milyonluk Londra’da 30′u aşıyor. Almanya ve Fransa ücretsiz danışmanlık hizmeti verirken, her iki ülkede de Alzheimer tedavisi için özel fon oluşturulmuş durumda.
İngiltere’de vakıflar yürütüyor
Başkent Londra’da devlete ait 22 bakımevi ücretsiz danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca ‘Alzheimer London’ Vakfı’na ait 8 bakımevi de ihtiyaç sahiplerine kapılarını açıyor. Öte yandan pek çok özel kuruluş Alzheimer tedavisi için araştırmalarda bulunuyor.
Fransa’da devlet destekli
Fransa’da Alzheimer ciddiye alınıyor 2008′de başlatılan özel bir programla hastalık üzerine araştırmalar yapılıyor. Hükümet bu araştırmaları destekliyor. Öte yandan 2 milyon 244 bin kişinin yaşadığı Paris’te danışmanlık hizmetleri ücretsiz, devlet Alzheimer hastalarına özel hemşire ve bakıcı atıyor.
Almanya tedavinin başkenti
Almanya Alzheimer hastalığı için önemli bir geçmişe sahip. Hastalığın ilk kez tanımlandığı ülkede, Dünya çapında ‘merkez’ olarak görülen 25 özel tedavi kliniği mevcut. Sosyal yardımı olan her Alman vatandaşı bu merkezlerden faydalanabiliyor. Ayrıca danışmanlık hizmetleri de ücretsiz.
YENİ YÜZYIL GAZETESİ
Türkiye’de 600.000 aile Alzheimer hastalığı ile mücadele ediyor
Her 3 saniyede 1 kişinin demans hastası olduğunu ve bunların 3’te ikisinin Alzheimer’a yakalandığını vurgulayan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, şöyle konuştu: “Türkiye Alzheimer Derneği olarak kuruluş amacımız, toplumun demans ve Alzheimer hakkındaki bilinç ve bilgisini artırmak, ayrıca hasta ve hasta yakınlarına destek vermektir. Uzun yıllardır Alzheimer’s Disease International’ın (ADI) ve Alzheimer Europe’ın (AE) üyesi olan derneğimiz, Alzheimer hastalarına destek olmak amaçlı faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürmektedir. Bu doğrultuda bu sene Konya Şubesi Gündüz Yaşam Evi’ni ve Mersin Şubesi Yatılı ve Gündüzlü Yaşam Evleri’ni açarak hasta ve hasta yakınlarına sunduğumuz desteği artırdığımız için son derece mutluyuz.”
Alzheimer kadınları daha çok etkiliyor
Alzheimer’in kadınlarda daha çok görüldüğünü vurgulayan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, şöyle konuştu: “Elde edilen yeni verilere göre 65 yaşından sonra her 6 kadından 1’i Alzheimer hastası olurken, erkeklerde bu oran 11’de 1 olarak gözlenmekte. Mevcut hastaların 2/3’ü de maalesef kadın. 60 yaşından sonra bir kadının Alzheimer olma riski, kadınlarda çok korkulan meme kanseri olma riskinden 2 kat daha fazla. Bu konuda; hormonal ve biyolojik faktörler, yaşam süresi, iş alanları, eğitim düzeyi, kalp hastalıklarının görülme sıklığı, strese duyarlılık, sık depresyon ve uyku bozukluklarının etkili olabileceği öne sürülüyor.”
Alzheimer hasta yakınları için her gün “en uzun gün”
Basın toplantısının katılımcılarından, Alzheimer hastası yakını Aysın İzer şunları söyledi: “Alzheimer ülkemizde de çok yaygın görülen bir hastalık olmasına rağmen halen bu konudaki toplumsal bilinç yetersiz seviyede. Hala Alzheimer’ın normal yaşlanma sürecinin bir parçası olduğunu ve bellek kaybından ibaret olduğunu düşünenler var. Evet, Alzheimer unutkanlıkla başlar ama kesinlikle bundan ibaret değildir. Alzheimer’a yakalanan kişilerin yakınlarını bekleyen çok zor bir süreç vardır ve herkes kendini bir gün bu durumda bulabilir. 10-15 yıl sürebilen hastalıkta orta evrelerden itibaren hasta yakınının en önemli görevlerinden biri bakım vermektir. Gece ve gündüz aralıksız, dikkat ve anlayış ve de sevgi ile bu bakımı vermek çok zorluklar taşıyan bir iştir ve hasta yakınlarının alacağı her destek ve onlara uzanacak her bir el önemlidir. Bunu bilerek, bu hastalık konusundaki toplumsal farkındalığı artırmak için bir şeyler yapmak son derece değerlidir. Bu nedenle bizi bu konuda bilinçlendiren ve her türlü pratik çözümü bize öğreten Türkiye Alzheimer Derneği’ne bir kez daha teşekkür ederim.”
Yaşlılıkta koku algısının azalması, demans ile ilişkili olabilir
Alzheimer tanısı konusunda gelinen son aşamalara değinen Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şunları söyledi: “Yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular, bilişsel bozukluk ve Alzheimer hastalığını saptamada koku tanıma testinin etkili olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ileri yaşlarda kokuları tanıma ve ayırt etmede bozulmalar, Alzheimer hastalığının erken habercisi olabilir. Araştırmalarda koku tanıma testi, bilişsel bozukluk ve demans tanısı için kullanılan iki biyolojik belirteç ile karşılaştırılmıştır. Bulgular bilişsel bozukluk ve demansı saptamada koku tanıma bozukluğunun, MR kullanarak ölçülen entorhinal korteks kalınlığı kadar, hatta daha da iyi bir belirteç olduğunu göstermiştir. Buna karşın koku testi beyinde amiloid plakları gösteren Amiloid PET kadar etkin bulunmamıştır. Ancak, PET incelemeleri koku tanıma testine kıyasla son derece maliyetli ve uygulanması zordur. Daha ileri araştırmalar koku alma testinin demans riskini erken dönemde saptamada kullanışlı bir testi haline gelmesini sağlayabilir.”
Erken yaşlarda eğitim ve zihin egzersizleri fark yaratır
Eğitime erken yaşlarda başlayanlarda ve eğitim düzeyi yüksek olan kişilerde Alzheimer görülme oranının daha düşük olduğunu belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şunları söyledi: “Eğitimin Alzheimer hastalığı için bir koruyucu faktör olduğu nörobiyolojik olarak da gösterilmiştir. Wisconsin Üniversitesi Alzheimer Araştırma Merkezi’nde yürütülen çalışmada 268 katılımcıda eğitim düzeyinin Alzheimer Hastalığı gelişimi üzerine etkileri incelenmiştir. 211 sağlıklı birey ile 57 bilişsel bozukluğu olan bireyin katıldığı çalışmadaki bulgular, eğitim düzeyi yüksek bireylerde Alzheimer hastalığında rol oynayan amiloid ve TAU proteinlerinin birikiminin, eğitim düzeyi düşük bireylere kıyasla çok daha az olduğunu göstermektedir. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen bir grup araştırmacının elde ettiği veriler “bilgi işleme hızı” egzersizlerinin de ileride demans gelişme riskini azalttığını göstermekte. ACTIVE çalışmasında çeşitli bilişsel egzersizlerin sağlıklı bireylerdeki etkileri 10 yıl süreyle izlenmiştir. Altı farklı araştırma merkezinden 2,785 katılımcının olduğu çalışmada bellek egzersizleri, akıl yürütme egzersizleri ve bilgisayarlı “bilgi işleme hızı” egzersizleri karşılaştırılmış ve sadece “bilgi işleme hızı” egzersizlerinin demans üzerine etkili olduğu görülmüştür. 10 yıllık takipte bilgi işleme hızı egzersizlerinin demans gelişme riskinde %33 oranında azalma ile ilişkili olduğu görülmüştür. Biz de Türkiye Alzheimer Derneği olarak Gündüz Yaşam Evlerimizde bilgisayarla dikkat ve bellek rehabilitasyonu uygulamaları başlattık.
Beslenme, egzersiz ve meyve yemek demans riskini azaltıyor
Finlandiya’da, geniş bir katılımcı kitlesi üzerinde gerçekleştirilen FINGER çalışmasında Akdeniz tipi diyet ile beslenen, düzenli fiziksel ve bilişsel egzersiz yapan ve kalp damar hastalıkları açısından kontrol altında olan bireylerde demans gelişme riskinin daha düşük olduğunun saptandığını belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şöyle devam etti: “Amerika’da yapılan benzer bir çalışmada ise Akdeniz tipi diyet ile beslenen, fiziksel ve bilişsel egzersiz yapan bireylerde Alzheimer Hastalığı için karakteristik olan amiloid ve tau proteinlerinin beyindeki birikiminin çok daha az olduğu belirlenmiştir. Ayrıca 2016 yılında çeşitli çalışmalarda elde edilen bulgular günlük meyve tüketiminin Alzheimer Hastalığına yakalanma riskini belirgin şekilde azalttığını ortaya koymuştur.”
Tıbbın önündeki en önemli zorluk: Alzheimer hastalığı
Tam aşılardan umut kesilmişken, yaşanan yeni gelişmelerde Alzheimer tedavisindeki tablonun bir kez daha değiştiğini belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç tedavi alanındaki gelişmeleri özetledi. “1906 yılında Alzheimer hastalığını tarif eden Alman nöropsikiyatr Alois Alzheimer, hastalıkta beyinde amiloid plaklar ve nörofibriler yumaklar adı verilen istenmeyen birikimlerin olduğunu yazmıştı. Son 10-15 yıl ise beyinde biriken amiloid maddesini temizleyen aşı çalışmalarının heyecanı ile geçti. Tüm hararetine rağmen bu çalışmalar ya başarısız sonlanmış ya da çok sınırlı olarak etkili çıkmış ve bu stratejiden yavaş yavaş umut kesilmişti. Tam bu sırada geçtiğimiz haftalarda Nature dergisinde erken dönemdeki Alzheimer hastalarının beyninde biriken amiloid maddesini doz ile ilişkili olacak şekilde temizleyen “Aduconumab” adlı molekülün verileri yayınlandı. Bu verilere göre bu molekül diğer aşılar gibi beyinden amiloid maddesini temizliyor ama onlardan farklı olarak ilk defa hastalarda gidişatı da yavaşlatıyor. Bazı yan etkiler izlense de bunların bu çalışmada kabul edilebilir yan etkiler olduğu söylenebilir. Önümüzdeki yıllarda bu molekülün ikinci aşama verilerini heyecanla bekleyeceğiz.
Sosyal bir hayat, kahve ve kakao Alzheimer’e karşı koruyucu
Sosyal bir hayatın Alzheimer’a karşı koruyucu bir etkisi olduğunu belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç, kahve ve kakaonun koruyucu etkilerinin üzerinde durdu. “Yapılan saha çalışmalarında kahve tüketimi ve demans görülme sıklığı arasında ters orantı olduğu görülmüştür. Bu ilişkinin araştırıldığı tüm çalışmaların sonuçlarının bir araya getirilmesi ile hiç kahve içmeyenlere göre, günde 1 ila 2 bardak arasında kahve tüketen kişilerde Alzheimer hastalığı riskinin azaldığı gözlenmiştir. Buna karşılık 3 bardak ve üstü olacak şekilde aşırı kahve tüketenlerde bu olumlu etkinin ortadan kalktığı görülmüştür. Benzer şekilde kahve tüketiminin bir diğer nörodejeneratif hastalık olan Parkinson hastalığında da olumlu etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmalarda bahsedilen 1-2 bardak kahve bizim geleneksel kahvemiz olan Türk kahvesi açısından düşünüldüğünde 3-4 fincan kahveye denk gelmektedir. Günde 3 kez Türk kahvesi içmek keyifli olduğu kadar bunamaya karşı koruyucu bir faktör olarak da durmaktadır.”
“Kahvenin yanı sıra günde 1-2 parça siyah çikolata yemenin de Alzheimer hastalığından korunmada etkili olabileceği yönünde veriler ortaya konmuştur. Kakaonun deney hayvanlarında Alzheimer hastalığında biriken plakları azalttığı ve de içeriğindeki flavonoid adı verilen maddelerin zihinsel işlevlere müspet etkilerinin olduğu bildirilmiştir. Bu bilgiler ışığında sosyal bir hayat yaşamanın da koruyucu etkisi düşünüldüğünde dostlar ile içilen
kahve ve yanında ağzı tatlandıracak bitter çikolatanın Alzheimer gelişimine karşı koyan müttefiklerimiz olduğu düşünülebilir.”
Alzheimer hastalığı ve inflamasyon
Alzheimer hastalığında beyin hücrelerinin ölümünün yanı sıra, çok erken evrelerden itibaren inflamasyonun da eşlik ettiğini belirten Doç. Dr. Başar Bilgiç, son dönemde Alzheimer hastalığı tedavisinde inflamasyonu azaltan ilaçların da denendiğini belirtti. “Şimdilik erken dönemdeki çalışmaları yapılan ve kanser hastalarında kullanılan bir sentetik kannaboid ve nadir görülen bir kansızlık nedeni olan orak hücreli anemi tedavisi için geliştirilen bir molekül Alzheimer hastalığında deneniyor. Bu yaklaşımın yararlı olup olmayacağını, bu moleküllerin hastalardaki kullanımı ile öğreneceğiz. Alzheimer hastalığında kandaki beyaz küre hücrelerini uyaran sargramostim isimli etken maddenin de etkili olabileceğine dair ön veriler mevcut. Bu ilacın etkinliği de hastalarda denenmekte ve bununla ilgili cevabı önümüzdeki yıllarda alacağız.”
Türkiye Alzheimer Derneği Hakkında:
Alzheimer Derneği, Alzheimer hastalığı ve diğer demans sendromlarıyla ilgilenen sağlık personeli, hastalar, hasta yakınları ve gönüllüler tarafından 1997 yılında kurulmuştur. Hastalık bilincinin geliştirilmesi, hastalığın toplumda tanınmasının sağlanması, hastaların ve yakınlarının desteklenmesi, kendi kendilerine yardım için zemin hazırlanması, daha iyi bilgilenme ve bakım sağlanması, bu konudaki bilimsel çalışmaların arttırılması ve desteklenmesi amacını gütmektedir.
Alzheimer hastalığı gibi kesin tedavi olanakları olmayan, toplumun önemli bir kesimini etkileyen, hastayla birlikte tüm bir ailenin de yaşamını somut olarak değiştiren ve uzun yıllar süren bir hastalıkta toplumsal destek çok önemlidir. Aktif yaşayan ve üreten bir yetişkinin giderek çocuklaşması, geçmişte edindiği becerileri birer birer yitirmesi ve tamamen bakıma muhtaç hale gelmesi, bu konuyu sıradan bir sağlık sorunu olmaktan çıkarmaktadır. Aileler için tedavi yöntemleri aranması gereken bir hastalık olmasının ötesinde Alzheimer hastalığı, yeni bir yaşam biçimi anlamına da gelmektedir. Derneğin önemli amaçlarından biri bu hastalığın tanınmasını sağlamaktır.
Kadınlarda Alzheimer Riski, Meme Kanserinden 2 Kat Fazla’
Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, elde edilen yeni verilere göre 65 yaşından sonra her 6 kadından 1′i Alzheimer olurken, erkeklerde bu oranın 11′de 1 olarak gözlendiğini belirterek, “60 yaşından sonra bir kadının Alzheimer olma riski, kadınlarda çok korkulan meme kanseri olma riskinden 2 kat daha fazla.” dedi.
Türkiye Alzheimer Derneği tarafından 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Kulaksızoğlu, her 3 saniyede 1 kişinin demans hastası olduğunu ve bunların 3′te ikisinin de Alzheimer yakalandığını vurguladı.
Kulaksızoğlu, “Hala dünyada 47 milyon Alzheimer hastası var. Bu rakamın 2030′da 76, 2050′de ise 135,5 milyona ulaşması bekleniyor. Türkiye’de ise 600 bin aile bu hastalıkla mücadele ediyor.” dedi.
Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, dernek olarak kuruluş amaçlarının toplumun demans ve Alzheimer hakkındaki bilinç ve bilgi seviyesini artırmak, ayrıca hasta ve hasta yakınlarına destek vermek olduğunu belirterek, “Derneğimizi uzun yıllardır hastalara destek olmak amaçlı faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürmektedir. Bu doğrultuda bu sene Konya Şubesi Gündüz Yaşam Evi ile Mersin Şubesi Yatılı ve Gündüzlü Yaşam Evleri’ni açarak hasta ve hasta yakınlarına sunduğumuz desteği artırdığımız için son derece mutluyuz.” ifadelerini kullandı.
Alzheimer kadınları daha çok etkiliyor
Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, Alzheimer kadınlarda daha çok görüldüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:
“Elde edilen yeni verilere göre 65 yaşından sonra her 6 kadından 1′i Alzheimer olurken, erkeklerde bu oran 11′de 1 olarak gözlenmekte. 60 yaşından sonra bir kadının Alzheimer olma riski, kadınlarda çok korkulan meme kanseri olma riskinden 2 kat daha fazla. Bu konuda hormonal ve biyolojik faktörler, yaşam süresi, iş alanları, eğitim düzeyi, kalp hastalıklarının görülme sıklığı, strese duyarlılık, sık depresyon ve uyku bozukluklarının etkili olabileceği öne sürülüyor.”
Kulaksızoğlu, toplumun hastalığa karşı bir hazırlık içinde olmadığını ve bu konuda birlikte hareket edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
“Yaşlılıkta koku algısının azalması, demansla ilişkili olabilir”
Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular da yapılan araştırmalarda elde edilen bulguların, bilişsel bozukluk ve hastalığı saptamada koku tanıma testinin etkili olduğunu gösterdiğini söyledi.
Topçular, bu nedenle ileri yaşlarda kokuları tanıma ve ayırt etmede görülebilecek bozulmaların hastalığın erken habercisi olabileceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Araştırmalarda koku tanıma testi, bilişsel bozukluk ve demans tanısı için kullanılan iki biyolojik belirteçle karşılaştırılmıştır. Bulgular bilişsel bozukluk ve demansı saptamada koku tanıma bozukluğunun, MR kullanarak ölçülen entorhinal korteks kalınlığı kadar, hatta daha da iyi bir belirteç olduğunu göstermiştir. Buna karşın koku testi beyinde amiloid plakları gösteren Amiloid PET kadar etkin bulunmamıştır. Ancak, PET incelemeleri koku tanıma testine kıyasla son derece maliyetli ve uygulanması zordur. Daha ileri araştırmalar koku alma testinin demans riskini erken dönemde saptamada kullanışlı bir testi haline gelmesini sağlayabilir.”
Eğitime erken yaşlarda başlayan ve eğitim düzeyi yüksek olan kişilerde hastalığın görülme oranının daha düşük olduğuna işaret eden Doç. Dr. Topçular, “Eğitimin Alzheimer hastalığı için bir koruyucu faktör olduğu nörobiyolojik olarak da gösterilmiştir. Biz de Türkiye Alzheimer Derneği olarak Gündüz Yaşam Evlerimizde bilgisayarla dikkat ve bellek rehabilitasyonu uygulamaları başlattık.” diye konuştu.
Topçular, bir çalışmada Akdeniz tipi diyetle beslenen, düzenli fiziksel ve bilişsel egzersiz yapan ve kalp damar hastalıkları açısından kontrol altında olan bireylerde demans gelişme riskinin daha düşük olduğunun saptandığını vurgulayarak, günlük meyve tüketiminin de hastalığa yakalanma riskini belirgin şekilde azalttığının ortaya koyduğunu dile getirdi.
“Günde 1-2 bardak kahve hastalık riskini azaltıyor”
Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç de sosyal bir hayatın hastalığa karşı koruyucu bir etkinin olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Yapılan saha çalışmalarında kahve tüketimi ve demans görülme sıklığı arasında ters orantı olduğu görülmüştür. Bu ilişkinin araştırıldığı tüm çalışmaların sonuçlarının bir araya getirilmesiyle hiç kahve içmeyenlere göre, günde 1 ila 2 bardak arasında kahve tüketen kişilerde hastalık riskinin azaldığı gözlenmiştir. Buna karşılık 3 bardak ve üstü olacak şekilde aşırı kahve tüketenlerde bu olumlu etkinin ortadan kalktığı görülmüştür. Benzer şekilde kahve tüketiminin bir diğer nörodejeneratif hastalık olan Parkinson hastalığında da olumlu etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmalarda bahsedilen 1-2 bardak kahve bizim geleneksel kahvemiz olan Türk kahvesi açısından düşünüldüğünde 3-4 fincan kahveye denk gelmektedir. Günde 3 kez Türk kahvesi içmek keyifli olduğu kadar bunamaya karşı koruyucu bir faktör olarak da durmaktadır. Kahvenin yanı sıra günde 1-2 parça siyah çikolata yemenin de hastalıktan korunmada etkili olabileceği yönünde veriler ortaya konmuştur.”
Hasta yakını Aysın İzer de hastalığın ülkede çok yaygın görülen bir sorun olmasına rağmen bu konudaki toplumsal bilincin yetersiz kaldığını söyledi.
İzer, Alzheimer yaşlanma sürecinin parçası ve bellek kaybından ibaret olarak düşünüldüğünü ifade ederek, “Hastalığa yakalanan kişilerin yakınlarını bekleyen çok zor bir süreç vardır ve herkes kendini bir gün bu durumda bulabilir. 10-15 yıl sürebilen hastalıkta orta evrelerden itibaren hasta yakınının en önemli görevlerinden biri bakım vermektir. Gece ve gündüz aralıksız, dikkat ve anlayış ve de sevgiyle bu bakımı vermek çok zorluklar taşıyan bir iştir ve hasta yakınlarının alacağı her destek ve onlara uzanacak her bir el önemlidir. Bunu bilerek, bu hastalık konusundaki toplumsal farkındalığı artırmak için bir şeyler yapmak son derece değerlidir.” şeklinde konuştu.
http://www.duyarsiz.org/haber/kadinlarda-alzaymir-riski-meme-kanserinden-2-kat-fazla-h25791.html
Günde 1 ila 2 bardak arasında kahve tüketen kişilerde Alzheimer hastalığı riskinin azaldığı gözlenmiştir
Günde 1 ila 2 bardak arasında kahve tüketiminin Alzheimer riskini azalttığını da söyleyen Doç. Dr. Başar Bilgiç, “aşırı kahve tüketenlerde bu olumlu etkinin ortadan kalktığı görülmüştür” ifadesini kullandı.
Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Doç. Dr. Başar Bilgiç, Doç. Dr. Barış Topçular, Hüseyin Beşgül, Revna Demirören ve Burcu Cesur’un yanı sıra hasta yakını Aysın İzer’in katılımıyla gerçekleşen toplantıda Alzheimer tedavisinde ve teşhisinde kaydedilen son gelişmeler hakkında bilgiler verildi.
Türkiye nüfusu içinde şu an toplam nüfusun %8,7’sini oluşturan 65 yaş üstü nüfus hızla artıyor. Buna karşın diğer yaş grupları bu hızda bir artış göstermiyor. Bu nedenle demans hastalarının sayısında hızlı bir artış izleniyor. Halen dünyada 47 milyon Alzheimer hastası var ve 2030’da 76 milyon ve 2050’de ise 135.5 milyon hasta olması bekleniyor. Türkiye’de ise 600.000 aile bu hastalıkla mücadele ediyor.
Her 3 saniyede 1 kişi demans hastası oluyor
Her 3 saniyede 1 kişinin demans hastası olduğunu ve bunların 3’te ikisinin Alzheimer’a yakalandığını vurgulayan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, şöyle konuştu: “Türkiye Alzheimer Derneği olarak kuruluş amacımız, toplumun demans ve Alzheimer hakkındaki bilinç ve bilgisini artırmak, ayrıca hasta ve hasta yakınlarına destek vermektir. Uzun yıllardır Alzheimer’s Disease International’ın (ADI) ve Alzheimer Europe’ın (AE) üyesi olan derneğimiz, Alzheimer hastalarına destek olmak amaçlı faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürmektedir. Bu doğrultuda bu sene Konya Şubesi Gündüz Yaşam Evi’ni ve Mersin Şubesi Yatılı ve Gündüzlü Yaşam Evleri’ni açarak hasta ve hasta yakınlarına sunduğumuz desteği artırdığımız için son derece mutluyuz.”
Alzheimer kadınları daha çok etkiliyor
Alzheimer’in kadınlarda daha çok görüldüğünü vurgulayan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, şöyle konuştu: “Elde edilen yeni verilere göre 65 yaşından sonra her 6 kadından 1’i Alzheimer hastası olurken, erkeklerde bu oran 11’de 1 olarak gözlenmekte. Mevcut hastaların 2/3’ü de maalesef kadın. 60 yaşından sonra bir kadının Alzheimer olma riski, kadınlarda çok korkulan meme kanseri olma riskinden 2 kat daha fazla. Bu konuda; hormonal ve biyolojik faktörler, yaşam süresi, iş alanları, eğitim düzeyi, kalp hastalıklarının görülme sıklığı, strese duyarlılık, sık depresyon ve uyku bozukluklarının etkili olabileceği öne sürülüyor.”
Alzheimer hasta yakınları için her gün “en uzun gün”
Basın toplantısının katılımcılarından, Alzheimer hastası yakını Aysın İzer şunları söyledi: “Alzheimer ülkemizde de çok yaygın görülen bir hastalık olmasına rağmen halen bu konudaki toplumsal bilinç yetersiz seviyede. Hala Alzheimer’ın normal yaşlanma sürecinin bir parçası olduğunu ve bellek kaybından ibaret olduğunu düşünenler var. Evet, Alzheimer unutkanlıkla başlar ama kesinlikle bundan ibaret değildir. Alzheimer’a yakalanan kişilerin yakınlarını bekleyen çok zor bir süreç vardır ve herkes kendini bir gün bu durumda bulabilir. 10-15 yıl sürebilen hastalıkta orta evrelerden itibaren hasta yakınının en önemli görevlerinden biri bakım vermektir. Gece ve gündüz aralıksız, dikkat ve anlayış ve de sevgi ile bu bakımı vermek çok zorluklar taşıyan bir iştir ve hasta yakınlarının alacağı her destek ve onlara uzanacak her bir el önemlidir. Bunu bilerek, bu hastalık konusundaki toplumsal farkındalığı artırmak için bir şeyler yapmak son derece değerlidir. Bu nedenle bizi bu konuda bilinçlendiren ve her türlü pratik çözümü bize öğreten Türkiye Alzheimer Derneği’ne bir kez daha teşekkür ederim.”
Yaşlılıkta koku algısının azalması, demans ile ilişkili olabilir
Alzheimer tanısı konusunda gelinen son aşamalara değinen Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şunları söyledi: “Yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular, bilişsel bozukluk ve Alzheimer hastalığını saptamada koku tanıma testinin etkili olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ileri yaşlarda kokuları tanıma ve ayırt etmede bozulmalar, Alzheimer hastalığının erken habercisi olabilir. Araştırmalarda koku tanıma testi, bilişsel bozukluk ve demans tanısı için kullanılan iki biyolojik belirteç ile karşılaştırılmıştır. Bulgular bilişsel bozukluk ve demansı saptamada koku tanıma bozukluğunun, MR kullanarak ölçülen entorhinal korteks kalınlığı kadar, hatta daha da iyi bir belirteç olduğunu göstermiştir.
Buna karşın koku testi beyinde amiloid plakları gösteren Amiloid PET kadar etkin bulunmamıştır. Ancak, PET incelemeleri koku tanıma testine kıyasla son derece maliyetli ve uygulanması zordur. Daha ileri araştırmalar koku alma testinin demans riskini erken dönemde saptamada kullanışlı bir testi haline gelmesini sağlayabilir.”
Erken yaşlarda eğitim ve zihin egzersizleri fark yaratır
Eğitime erken yaşlarda başlayanlarda ve eğitim düzeyi yüksek olan kişilerde Alzheimer görülme oranının daha düşük olduğunu belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şunları söyledi: “Eğitimin Alzheimer hastalığı için bir koruyucu faktör olduğu nörobiyolojik olarak da gösterilmiştir. Wisconsin Üniversitesi Alzheimer Araştırma Merkezi’nde yürütülen çalışmada 268 katılımcıda eğitim düzeyinin Alzheimer Hastalığı gelişimi üzerine etkileri incelenmiştir. 211 sağlıklı birey ile 57 bilişsel bozukluğu olan bireyin katıldığı çalışmadaki bulgular, eğitim düzeyi yüksek bireylerde Alzheimer hastalığında rol oynayan amiloid ve TAU proteinlerinin birikiminin, eğitim düzeyi düşük bireylere kıyasla çok daha az olduğunu göstermektedir. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen bir grup araştırmacının elde ettiği veriler “bilgi işleme hızı” egzersizlerinin de ileride demans gelişme riskini azalttığını göstermekte. ACTIVE çalışmasında çeşitli bilişsel egzersizlerin sağlıklı bireylerdeki etkileri 10 yıl süreyle izlenmiştir. Altı farklı araştırma merkezinden 2,785 katılımcının olduğu çalışmada bellek egzersizleri, akıl yürütme egzersizleri ve bilgisayarlı “bilgi işleme hızı” egzersizleri karşılaştırılmış ve sadece “bilgi işleme hızı” egzersizlerinin demans üzerine etkili olduğu görülmüştür. 10 yıllık takipte bilgi işleme hızı egzersizlerinin demans gelişme riskinde %33 oranında azalma ile ilişkili olduğu görülmüştür. Biz de Türkiye Alzheimer Derneği olarak Gündüz Yaşam Evlerimizde bilgisayarla dikkat ve bellek rehabilitasyonu uygulamaları başlattık.
Beslenme, egzersiz ve meyve yemek demans riskini azaltıyor
Finlandiya’da, geniş bir katılımcı kitlesi üzerinde gerçekleştirilen FINGER çalışmasında Akdeniz tipi diyet ile beslenen, düzenli fiziksel ve bilişsel egzersiz yapan ve kalp damar hastalıkları açısından kontrol altında olan bireylerde demans gelişme riskinin daha düşük olduğunun saptandığını belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barış Topçular şöyle devam etti: “Amerika’da yapılan benzer bir çalışmada ise Akdeniz tipi diyet ile beslenen, fiziksel ve bilişsel egzersiz yapan bireylerde Alzheimer Hastalığı için karakteristik olan amiloid ve tau proteinlerinin beyindeki birikiminin çok daha az olduğu belirlenmiştir. Ayrıca 2016 yılında çeşitli çalışmalarda elde edilen bulgular günlük meyve tüketiminin Alzheimer Hastalığına yakalanma riskini belirgin şekilde azalttığını ortaya koymuştur.”
Tıbbın önündeki en önemli zorluk: Alzheimer hastalığı
Tam aşılardan umut kesilmişken, yaşanan yeni gelişmelerde Alzheimer tedavisindeki tablonun bir kez daha değiştiğini belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç tedavi alanındaki gelişmeleri özetledi. “1906 yılında Alzheimer hastalığını tarif eden Alman nöropsikiyatr Alois Alzheimer, hastalıkta beyinde amiloid plaklar ve nörofibriler yumaklar adı verilen istenmeyen birikimlerin olduğunu yazmıştı. Son 10-15 yıl ise beyinde biriken amiloid maddesini temizleyen aşı çalışmalarının heyecanı ile geçti. Tüm hararetine rağmen bu çalışmalar ya başarısız sonlanmış ya da çok sınırlı olarak etkili çıkmış ve bu stratejiden yavaş yavaş umut kesilmişti. Tam bu sırada geçtiğimiz haftalarda Nature dergisinde erken dönemdeki Alzheimer hastalarının beyninde biriken amiloid maddesini doz ile ilişkili olacak şekilde temizleyen “Aduconumab” adlı molekülün verileri yayınlandı. Bu verilere göre bu molekül diğer aşılar gibi beyinden amiloid maddesini temizliyor ama onlardan farklı olarak ilk defa hastalarda gidişatı da yavaşlatıyor. Bazı yan etkiler izlense de bunların bu çalışmada kabul edilebilir yan etkiler olduğu söylenebilir. Önümüzdeki yıllarda bu molekülün ikinci aşama verilerini heyecanla bekleyeceğiz.
Sosyal bir hayat, kahve ve kakao Alzheimer’e karşı koruyucu
Sosyal bir hayatın Alzheimer’a karşı koruyucu bir etkisi olduğunu belirten Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Başar Bilgiç, kahve ve kakaonun koruyucu etkilerinin üzerinde durdu. “Yapılan saha çalışmalarında kahve tüketimi ve demans görülme sıklığı arasında ters orantı olduğu görülmüştür. Bu ilişkinin araştırıldığı tüm çalışmaların sonuçlarının bir araya getirilmesi ile hiç kahve içmeyenlere göre, günde 1 ila 2 bardak arasında kahve tüketen kişilerde Alzheimer hastalığı riskinin azaldığı gözlenmiştir.
Buna karşılık 3 bardak ve üstü olacak şekilde aşırı kahve tüketenlerde bu olumlu etkinin ortadan kalktığı görülmüştür. Benzer şekilde kahve tüketiminin bir diğer nörodejeneratif hastalık olan Parkinson hastalığında da olumlu etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmalarda bahsedilen 1-2 bardak kahve bizim geleneksel kahvemiz olan Türk kahvesi açısından düşünüldüğünde 3-4 fincan kahveye denk gelmektedir. Günde 3 kez Türk kahvesi içmek keyifli olduğu kadar bunamaya karşı koruyucu bir faktör olarak da durmaktadır.”
“Kahvenin yanı sıra günde 1-2 parça siyah çikolata yemenin de Alzheimer hastalığından korunmada etkili olabileceği yönünde veriler ortaya konmuştur. Kakaonun deney hayvanlarında Alzheimer hastalığında biriken plakları azalttığı ve de içeriğindeki flavonoid adı verilen maddelerin zihinsel işlevlere müspet etkilerinin olduğu bildirilmiştir. Bu bilgiler ışığında sosyal bir hayat yaşamanın da koruyucu etkisi düşünüldüğünde dostlar ile içilen
kahve ve yanında ağzı tatlandıracak bitter çikolatanın Alzheimer gelişimine karşı koyan müttefiklerimiz olduğu düşünülebilir.”
Alzheimer hastalığı ve inflamasyon
Alzheimer hastalığında beyin hücrelerinin ölümünün yanı sıra, çok erken evrelerden itibaren inflamasyonun da eşlik ettiğini belirten Doç. Dr. Başar Bilgiç, son dönemde Alzheimer hastalığı tedavisinde inflamasyonu azaltan ilaçların da denendiğini belirtti. “Şimdilik erken dönemdeki çalışmaları yapılan ve kanser hastalarında kullanılan bir sentetik kannaboid ve nadir görülen bir kansızlık nedeni olan orak hücreli anemi tedavisi için geliştirilen bir molekül Alzheimer hastalığında deneniyor. Bu yaklaşımın yararlı olup olmayacağını, bu moleküllerin hastalardaki kullanımı ile öğreneceğiz. Alzheimer hastalığında kandaki beyaz küre hücrelerini uyaran sargramostim isimli etken maddenin de etkili olabileceğine dair ön veriler mevcut. Bu ilacın etkinliği de hastalarda denenmekte ve bununla ilgili cevabı önümüzdeki yıllarda alacağız.”
http://t24.com.tr/haber/turkiyede-600-bin-aile-alzheimer-hastaligi-ile-mucadele-ediyor,360718
Kahvenin sadece hatırı değil, sağlığa da katkısı var
-
Türkiye’de 600 bin kişi alzheimer hastası Yapılan araştırmalara göre, dünyada 47 milyon, ülkemizde ise 600 bin kişinin Alzheimer hastası olduğu belirlendi.
-
Alzheimer’e ne kadar erken tanı konursa, bu hastalıkla mücadelede başarı şansı o kadar yüksek oluyor.
-
Işın Baral Kulaksızoğlu, gelmekte olan Alzheimerli hasta dalgasına dikkati çekerek, “Hazır değiliz” dedi.
-
Ancak hastalığın tanısı çoğunlukla hastalar gündelik şeyleri unuttukları, karıştırdıkları veya yön bulmakta zorlandıkları zaman, yani geç kalındığında konuyor.
- http://www.palo.com.tr/a/65-ten-sonra-6-kad%C4%B1ndan-1-i-alzheimer-1877758